Yatırımcılar İçin Geleceğin Biyoteknoloji Trendleri
Biyoteknoloji Trendleri geleceğin trendleri arasında yerini çoktan aldı. Biyoteknoloji, modern deterjanlardan, diyabet tedavisine, ürünlerden hizmetlere, kısacası günlük hayatın her alanında etkin rol oynuyor.
Yeni yüzyılın kilit teknolojilerinden olan biyoteknoloji, ekonomik, ekolojik ve küresel zorlukların çözümünde de yer alıyor. Her teknolojide olduğu gibi, biyoteknolojide de uzmanlar yenilikçi süreçleri araştırıyor. Uygulamalar geliştiriyor.
Biyoteknolojik süreçlerin insan hayatında ne zaman kullanıldığı konusunda net bir bilgi bilinmiyor. Fakat binlerce yıl, laktik asit bakterisi, ekmek mayası gibi mikroorganizmaların faydaları insanlar tarafından biliniyor.
Mikroorganizmaların nasıl çalıştığına ilişkin bir anlayış 19. Yüzyılın ikinci yarısına kadar kazanılmadı. Taki Fransız mikrobiyolog ve biyokimyacı Louis Pasteur’un mikroorganizmaların etkileri ile maddesel değişimler arasındaki bağlantıyı fark edene kadar.
1919 yılında ise Macar mühendis ve ekonomist Karl Ereky, biyoteknoloji terimini ilk kullanan kişi oldu. O gün ortaya çıkan bu kehanet günümüzde gerçekleşecek gibi gözüküyor.
Merak Edilen Terim Biyoteknoloji Nedir?
OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) tarafından yapılan tanımda, bilim ve teknolojinin canlı organizmalara, parçalarına model ve ürünlerine canlı ya da cansız olmayanları değiştirmek amacı ile gerçekleşen uygulamadır. Mal ve hizmet sağlamak amacı ile bilginin genişletilmesidir.
Biyoteknolojinin kullanım amaçları çeşitlidir. Sadece biyoloji ve biyokimyadan ibaret olmayan bu teknoloji, çok sayıdaki bilim ile disiplin içerisinde kullanılır. Fizikten proses mühendisliğine, bilgisayar biliminden malzeme bilimine kadar geniş yelpazede yer alır.
Genel anlamda biyoteknoloji sadece hayvan ve insan organizmalarını incelemez. Bakteri ve bitkileri araştırmaz. Organizmanın diğer parçaları, bireysel hücreler ve enzimleri araştırma ve uygulama konusu yapar.
Farklı uygulama alanlarını birbirinden ayır etmek için renk teorisi geliştirilmiştir. Biyoteknoloji arasında kırmızı, yeşil ve beyaz teknoloji olarak ayırım yapılmaktadır. Kırmızı ilaç, beyaz sanayiyi ve yeşil ise tarımı simgeler.
Biyoteknolojinin Sağlık Alanındaki Faydaları
Pandemi ve bulaşıcı hastalılarda ön plana çıkan biyoteknoloji, tüberküloz gibi bulaşıcı hastalılarda daha iyi mücadele etmek amacı ile genomik gözetim sistemine ihtiyaç duyar. Bu hali hazırda mevcuttur. Bilgisayar bilimi ile birleşen biyoteknoloji, virüs hakkında biyokimyasal veri ile bilgileri toplar.
Bunu gerçekleştirirken yeni patojenleri tanımlar. Mutasyon riskini değerlendirerek veri ve bilgilerde ayırım gözetmeksizin erişim sağlar. Bunun yanı sıra sistem, hastalığın ilerlemesi, ciddiyeti ve aşılama durumu hakkında da klinik bilgiler elde eder.
Burada ortaya çıkan zorluk, yeni patojenleri araştırmaktan ziyade, gerçek zamanlı küresel bilgi ağlarında yer alan sorundur.
Yatırımcıları Biyoteknoloji Yatırımlarına Yönelten Sebepler
Her alanda olduğu gibi biyoteknoloji alanında da yatırımcılar yönelmek istiyor.
Yatırımcılar açısından cazip görünen biyoteknolojiye yapılacak yatırımları ön plana çıkaran sebepleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1 – Dünya nüfusunun artması nedeni ile ortaya çıkan gıda krizleri
2008 yılında 7 milyara yakın olun dünya nüfusunun yakın bir gelecekte 9 milyara yaklaşması, diğer taraftan tarım alanlarının sınırlı olması nedeni ile yakın gelecekte gıdaya olan talebin artmasıdır. Bu durum ham petrol içeren endüstriyel kimyasallara olan tabi de arttırıyor.
Her iki durum da yeşil biyoteknolojiyi ön plana çıkarıyor. Doğal kaynakların verimli bir şekilde kullanılması yaklaşımı her geçen gün daha çok benimseniyor.
Önemli olan yeşil biyoteknoloji, genetik mühendislik yöntemi kullanılarak bireysel faktörler (genler) bir organizmanın hücrelerinin başka bir canlı hücresine aktarılmasını sağlar. Farklı ana bitkilerden istenilen özelliklerin birleşmesi sağlanır.
2 – İklim değişikliği ve kirlilik
Gerek toprakta gerekse içme suyunda ortaya çıkan kirlilikte doğadan yardım alınmaması. Toprakta, suda ve havada ortaya çıkan kirleticileri tespit etmek açısından biyosensörler, biyoteknolojide önemli araçlardır.
Birçok araştırmacı, organizmalar veya enzimler bazında çevresel toksinlere tepki verecek sistemler geliştiriyor. Çevrenin korunmasında önemli katkısı bulunan biyoyakıtlar, bitkilerden yapılır ve doğalgaz, dizel ve benzin gibi fosil yakıtların yerine geçebilir.
Plastik ve polimerler biyoteknolojik üretim ile dünyanın korunmasına yardımcı olabilir.
3 – Toplumun Yaşlanması ve Toplum İçin Artan Tıbbi Maliyet
Dünya nüfusuna ilave olarak batılı ülkelerde ortaya çıkan yaşlanma toplumda endişe oluşturuyor. Yaşlanan toplum beraberinde kronik hastalıkları, bunun sonucu olarak da tıbbi yönden artan maliyetleri beraberinde getiriyor.
Ortaya çıkan yaralanmalar ya da akut yaşama etki eden hastalıkların neden olduğu maliyetleri aşmış oluyor. Günümüzdeki tıp artık semptomların tedavisine yöneliyor.
Bir hastalığın tedavisi daha az öneme sahip oluyor. Bu durum yakın gelecekte değişmesi gereken bir durum. Kırmızı biyoteknolojide öne çıkan eğilimler koruma ve yenilenme odaklı olacaktır.
Biyoteknoloji Yardımı İle Gelişebilir Tıp
Tıbbi yönden biyoteknoloji yardımı ile geliştirebilir durumları şu şekilde özetlenebilir:
» Kendi kök hücrelerini aktive eden vücudun aktif maddeleri hafifleterek iyileştirme (rejeneratif tıp)
» Nüfus temelli tıbbın yerine kişileştirilmiş tıbbın yer alması
» İlaç uygulamasında basitleştirme
» Laboratuvar teknolojisinin geliştirmesinde ve geri kazanımın izlenmesinde bilgi teknolojilerinin kullanımı
» Cerrahi aletlerin görüntüleme iyileştirilmesi
» İlaç geliştirme konusunda maliyet ve zaman tasarrufunun sağlanması
» Genç yeteneklerin biyoteknolojide teşvik edilmesi
Yatırımcılar için geleceğin trendleri arasında yer alan biyoteknoloji için yatırımlar cazip gözüküyor. Fakat şirketler biyoteknoloji alanı için uygun aday bulma konusunda zorluk çekiyor. Yatırımlar gerçekleşirken, doğa bilimcilere, mühendislere, biyoteknoloji makine mühendislerine ihtiyaç duyuluyor.
İnovasyon sürecinde yatırım gerçekleştirmek isteyen yatırımcıların bu hususları göz önünde bulundurmaları gerekir. Bu noktada çalışanların motivasyonu yüksek tutulmalı. Zira biyoteknolojide işler çok popüler dizi kriterlerini karşılıyor. Kariyer seçiminde doğaya duyarlı bir yaklaşımının unutulmaması gerekir.
Günümüz Teknolojisinde Biyoteknolojinin Geleceği
Teknolojik gelişmeler günümüzde hayatımızın her aşamasında yer alarak etkisini sürdürüyor. İnsan hayatında önemli bir yere sahip olan biyoloji ve teknoloji, birleşerek biyoteknolojiyi yeni bir bilim dalı olarak ortaya çıkarmıştır. Bu terim, teknolojik terim geleceğin en önemli trendleri arasında yer alıyor.
Canlıların DNA yapısındaki durumu incelemesi, bunların manipüle edilmesi gibi birçok noktayı inceleyen bir teknoloji alanıdır. Biyoteknolojideki asıl amaç, sağlık alanında hastalıklara teşhis etme, tedavilerine yönelik çözümler üretmektir. Bunun yanı sıra biyoteknoloji de tarım da önemli yer tutmaktadır.
Tarım ve gıda sektörü biyoteknolojinin alanları içerisinde yer alır. Konuya daha da açmak gerekirse, biyoteknoloji ile üretilen genetiği değiştirilmiş gıdalar, besin değerleri arttırılmış ve üretimi de kolaylaştırılmıştır. Bu gıdaların elde edilmesi amaçlanır.
Bunun yanı sıra biyoteknoloji sayesinde yapılan araştırmalar ile insan hücrelerinin yeniden yapılandırılması, kök hücre üzerinde yapılan çalışmalar ve nihayetinde organ nakli gibi alanlarda büyük gelişmeler sağlanmıştır.
Biyoteknoloji nanoteknoloji ile birleşerek geleceğin en önemli trendleri arasında yer alacağı yatırımcılar açısından ön görülüyor. Bu noktada nanoteknoloji kendi alanında bütünsel çözümler üreterek sağlık sektöründe devrim niteliğinde çalışmaları ön plana çıkarmıştır.
Kanser hücrelerini belirlenmesinde, hastalığın teşhis edilmesinde kolaylıklar sağlayacak etkin ve hedefe yönelik ilaçlar üretilebilecek. Biyolojik sensörler sayesinde hastalıkların teşhis edilmesi, tedavi edilmesi daha da hızlanacak ve doğru bir şekilde gerçekleştirilecektir.
İnsan hayatında derinlemesine etki eden gelişmeler biyoteknoolji sayesinde gerçekleşiyor. Fakat burada teknolojinin etik, sosyal ve hukuki yönden sorumlukları da göz ardı edilmemeli.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere,
Anıl UZUN