İklim Adaleti ve Yansımaları
İklim değişiklikleri doğası gereğince toplumsal bir problemdir. İklim değişikliği, toplumların ve bireylerin gündelik yaşamını büyük ölçüde değiştirebilir. Ama iklimle ilgili yaşanan değişim ve etkiler herkeste aynı şekilde görülmez. İklim değişiklikleri nedeniyle uçlarda bulunan sıcaklık koşulları, deniz seviyesinin yükselmesi ve canlılığın farklı boyutlarının oluşması gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu etkiler ise özellikle yeterince gelişme göstermeyen topluluklar üzerinde yoğun şekilde olumsuz sonuçlar oluşturur.
İklim adaleti kavramıyla temelde iklimde yaşanan değişimler nedeniyle yalnızca doğa anlamda değil her alanda olumsuz etkilerin görülmesidir. İklim değişiklikleri sonrasında oluşan sosyal değişiklikler, yatırım yönünün değişmesi ve halk sağlığının olumsuz etkilenmesi yoksul nüfusları derinden etkiler. İklim adaleti kavramı da tam da buna vurgu yapıyor aslında. İklimde yaşanan değişimler toplumları farklı şekilde etkiliyor ve bu durum ekonomik anlamda da yansımalar içeriyor. İklim adaletini savunan pek çok kişi eşitsizlikleri hafifletme, sosyal ve ekonomik adaletsizlikleri giderme fikrine sahiptir. Bu düşünce esasen yatırımcıların da benimsemesi gereken temel bir yapı taşıdır. Çünkü bir yatırımcı için yalnızca yatırım yapılan bölge değil küresel ölçek önemlidir. Küresel ölçekte yatırımların karşılık bulması başarıyı sağlayacak temel bir faktördür.
İklim Adaleti ve Değişen Yatırımcı Davranışları
Bir yatırımcı açısından desteklenen alanın uygun pazarlar bulabilmesi oldukça önemlidir. Girişimler büyük ölçekli pazarlarda bulunduğu sürece büyük ekonomik refah sağlanabilir. Yalnızca belirli bölge ve toplum için olan yatırımlar ise yeterince gelişemez. Bu anlamda yatırımcıların doğaya yönelik olumlu farkındalık geliştirmesi ve iklim değişikliklerine duyarlı olması gerekir. Yatırımcılar uygun koşulları oluşturacak doğal varlıkların korunması çalışmalarını desteklemeli ve yatırımları yönlendirmelidir. Aynı zamanda da iklim değişikliklerinin farklı toplumları etkileme düzeyini analiz ederek destekleyici çalışmalar yapmalıdır. Bu sayede yaşanan değişimler, farklı toplumlarda aşırı uçlarda sonuçlar ortaya koymaz. Toplumlar arasındaki yoğun olmayan farklılıklar, yatırımların daha çok karşılık görmesini sağlayacaktır.
Yatırımcılar iklim değişiklikleri ve doğayla ilgili farkındalık geliştirdikçe girişimlerin başarıya ulaşmasını sağlayacaktır. Bu nedenle günümüzdeki tüm yatırımcılar, önemli bir değişiklik için adım almalıdır. Özellikle de adaletsizlik ve eşitsizliğe neden olan uygulamalar yerine yenilerinin geliştirilmesi doğru bir adım olacaktır. Aynı zamanda iklim değişikliğinde payı daha çok olan grupların yerine daha az paya sahip olanların etkilenmesi yatırım için önemli bir risk faktörü olacaktır. Eşitsiz ilişkilerin ortaya çıkması ve yaşanan adaletsizlik uyum sağlama kapasitesini de olumsuz etkilemekte. Bu uyum sağlama kapasitesi ise yalnızca içinde bulunulan toplumu değil tüm dünyayı etkiler. Yapısal eşitsizlikler yatırımların yönlendirilmesi ve geliştirilmesi üzerinde olumsuz etki yaratır. Bunun için bir yatırımcının yapısal eşitsizliklerle ilgili önlemler alması ve yeni yatırım stratejileri geliştirmesi önemli bir zorunluluktur. Gelecekte var olacak yatırım araçları ve uygulamaları istiyorsak iklim adaletini belirli ölçüde sağlamış olmamız gerekiyor. Özellikle de doğal sermaye ile üretim ve hizmet yapan şirketlerin ilk önceliğinin iklim krizi olması doğru bir tercih olacaktır.
İklim Adaleti ve Sosyal Etkileri
İklim değişiklikleri eşitsiz sosyal olguları daha çok şiddetlendiren bir olgudur. İklim adaletsizliği nedeniyle özellikle korumasız sosyal gruplar daha olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalır. Bazı toplulukların daha çok etkilendiği durumlar ise uygun olmayan yatırım ortamları oluşturur. Bu sosyal ortam içerisinde genellikle başarısız yatırım ilişkileri gelişir. İnsanların güvenleri ve etkili amaçları olmadığı için yatırım karşılık bulmayacaktır. Bir pazarın iyi bir potansiyel üretebilmesi için güven ortamının oluşturulması şarttır. Bu güveni sağlamada devletler etkin rol alsa da yatırımcıların davranışları da belirleyici olacaktır.
İklim adaleti sağlanmadığı için insanlar genellikle farklı afetlerle karşı karşıya kalır. Seller, yangınlar ya da kötü hava koşulları bunlar arasında sayılabilir. Bu şartlar nedeniyle ilgili bölgede yatırımları yönlendirmek ve girişimcileri desteklemek imkansız hale gelir. Bu ortam içerisinde insanlar genellikle güvenlik, barınma ve sağlık alanlarında sorun yaşar. Aynı zamanda da ekonomik olarak zor durumda olan bu toplum daha da kötü bir duruma düşer. Günümüzde iklim adaletsizliği yaşanması nedeniyle bu durumu yaşayan pek çok topluluk söz konusudur. Bu topluluklarda artış yaşanması ekonomik refahı ve yeni gelişimleri önler. Adaletsizlik ise diğer toplumları da etkisi altına alarak geri dönülmez sonuçlar doğurur.
İklim Adaleti ve Ekonomik Yansımaları
Genellikle az gelişmiş ülkelerin yoğun etkilendiği İklim adaletsizliği nedeniyle toplumsal eşitsizlikler oluşur. Toplumda yaşanan sınıf karmaşası ve eşitsiz yapı nedeniyle ekonomik anlamda da sorunlar görülmeye başlar. İklim sorunları yoksulluğu büyütür ve ekonomik adaletsizliği artırır. Yoksulluk ve sağlık sorunlarının artması ile de ekonomik kalkınma sağlanamaz. Ekonomik gelişmelerin bu ortamda engellenmesi ile küçük ölçekte başlayan ve küresele yayılan kalkınma sorunlarını başlatır. Bu nedenle şirketlerin ve yatırımcıların iklim adaleti ile ilgili çalışmalara yön vermesi gerekir.
İklim krizleri nedeniyle ortaya çıkan ekonomik adaletsizlikler ve gelirlerdeki dengesizlikler yatırımcıları da farklı bölgelere yönlendirir. Belirli bir potansiyel barındırıyor olmasına rağmen yatırımcılara güven verilmemesi nedeniyle o bölgelerde yeterince de gelişme sağlanamıyor. Bu nedenle devletlerin bu farklılıkları engelleyen iş birlikleri ve geliştirmeler yapması beklenir. Ancak yatırımcılar da bu bölgelerden tamamen çekilirse gelişmeyi sağlamak güç hale gelebilir. Yatırımcılar özellikle farklı bölgelerde eşitsizlikleri önleyebilecek yatırım araçları ve yöntemleri geliştirebilir. Bu sayede farklı yerler arasındaki eşitsizlikler ortadan kaldırılarak ekonomik anlamda gelişme sağlanabilir.
İklim Adaletini Sağlamak İçin Neler Yapılabilir?
İklim adaletsizliği yaşanan ülkeler arasında olan en önemli farklılık, bu alanda yatırım ve önlemlerin olmamasıdır. İklim adaletsizliği ülkelerin tüm dünyada yaşanan iklim krizlerine karşı önlem alacak büyüklüğe sahip olmaması ya da bunu yapabilecek gücünün olmaması nedeniyle ortaya çıkar. Bu nedenle egzoz emisyonu başta olmak üzere tüm iklim faktörleri için ülkelerin destek görmesi gerekir. İklim ve doğa konusunda ise yatırımcı, farklı uygulamalarla bunu başarabilir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak iklim adaletini sağlamada önemli bir katkı sunabilir. Yenilenebilir enerji kaynakları iklim krizi yaşatacak pek çok faktörü ortadan kaldırarak uygun ortamlar oluşturur. Bu kaynakların yaygınlaştırılması ise bölgeler ve ülkeler arasındaki eşitsizlikleri büyük oranda kapatır.
İklim adaletini sağlamada sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını desteklemek de gereklidir. Sivil toplum kuruluşlarının iklimle ilgili çalışmalar yürütmesi ile adaletsizlik büyük oranda engellenebilir. Ancak devletlerin ve küresel çaplı örgütlerin de desteklemesi şarttır. Bu destekler ile bölgelerin iklim krizlerinden etkilenme farklılıkları azaltılarak güvenli yerler oluşturulabilir. Güvenli bir ortam ile yatırımların finans aktarım yapma olasılığı da artar. Bir yatırımcı olarak iklim adaletini sağlamanın sosyal ve ekonomik anlamda önemli katkılar sunacağından eminim. İklim krizlerinin sosyal sınıf ayrılmaları oluşturması ve gelişmemiş ülkelerdeki yoğun olumsuz etkiler ekonomik refahı da olumsuz etkiler. Farklı bölgelerdeki doğal malzemeleri değerlendirmek ve korumak için bu çalışmalar üstün yararlar sağlayacaktır. Ülkelerin olumsuz etkilenmelerinin azalması girişimlerin daha büyük alanlarda yaygın hale gelmesini sağlayacaktır. Daha geniş bir pazar ve kullanıcı kitlesi ise bir yatırımcının başarısı için temel faktörleri arasındadır. Tüm yatırımcıların doğal kaynakları koruyan ve iklim değişikliğine dikkat çeken bir farkındalık düzeyine sahip olması gerektiğine inanıyorum.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere,
Anıl UZUN